12 Haziran 2009 Cuma

Kafka'nın Değişim'i Hakkında


Gregor Samsa bir sabah devcileyin bir böceğe dönüşmüş halde uyandı .
Diye başlayan bu kısa hikaye edebiyat tarihindeki en çarpıcı öykülerden biri belki de.

Ve bazı simgelere başvuruyor yazar yine . Basit bir işyerinde sıradan bir işe sahip kahramanımız daha kitabın başında böceğe dönüştüğü için bunun nasıl ve niçin olduğunun bir önemi yok . Ve sanılanın aksine böceğe dönüşme olgusunun hikaye örgüsünde çok fazla yeri de yok . Kapitalizm insanı böceğe dönüştürüyor diye basit bir simge de kullanmıyor yazar.

Değişim yalnızca kahramanın kızkardeşiyle ilgilidir ve kitabın ismi bu nedenle değişimdir. Dönüşüm olarak çevirenler varsa da böceğe dönüşme henüz kitabın başında bitmiş olduğu için bunun doğru bir çeviri olduğunu söylemek zor .
Kız kardeş ilk etapta üzülürken sonraları durumdan sıkılımaya başlamakta ve böceğin ölüsünün arkasından göz yaşı dahi dökmemekte hatta o kutlu gün yani böceğe dönüşen abiden kurtuluğunda, ailesiyle parka gidip durumu kutlamaktadır .

Kızkardeşi ve aslında ailenin diğer bireyleri , babanın fırlattığı elma (elma demişken elma evet ,büyük günahı simgeler ve Kafka'nın Dava isimli romanının hemen başında Joesph K. masanın üstündeki elmayı yemektedir ) sonucu oluşan yaranın yol açtığı ölüm , annein sahte gözyaşları , sorgulanmakta. Ve 20. yüzyılın hemen başında kapitaslit çekirdek ailenin menfaate dayalı samimiyetsiz ilişkisi sorgulanmakta .

Don Kişot,Komik mi Trajik mi ?


İspanyol yazar Cervantes'in çok zaman önce yazdığı dünyanın ilk romanı. Aptal şovalye Don Kişot , onun geveze yardımcısı Sancho Panza ve uyuz atı Rosinante ile birlikte çıktı serüvenleri anlatır. Uğruna yeldeğirmenlerine saldırdığı Dulsinea,bir prenses gibi gözükse de ona , aslında sürtük bir köylü kızından başkası değildir.

Ansiklopediler böyle yazsa da Don Kişot daha çok ve aslında insanın varoluşuyla ilgilidir. Günlük hayatın sıradanlığa dönüştüğü, dünyanın tüm okyanuslarının keşfedildiği, tüm düşmanların alt edildiği ,tüm gizemlerin çözüldüğü bir dönemde (17.yüzyıl) bu sıradanlığı kabullenemeyen bir şovalyenin hayatına anlam katma savaşıyla ilgilidir kitap ve sırf bu nedenle tüm zamanların en hüzünlü romanıdır aslında.

Yaşam denen şeyde artık büyük kahramanlara , bilginlere, şairlere ,romantiklere yer ve daha kötüsü ihtiyaç yoktur . Tarlasını sürüp ürünü kaldıran çiftçi, ekmek satan fırıncı , işe gidip gelmekten ibaret hayat süren insanlarındır artık dünya . Ne keşfedilecek kıt'alar, ne yazılacak destanlar , ne yaşanacak muhteşem aşklar vardır artık .

Ve en hüzünlü olansa bu gerçeği kabul edemeyen kişinin karşısında düşman bile bulamama talihsizliğidir.

Don Kişot'u asıl öldüren ne yorgun düşmesi , ne aldığı darbeler ne de yaşlılıktır. Sıradan bir insan gibi yaşayamayacak kadar coşkun ruha sahiptir. Öyle ya , çok değil 100 sene önce yaşasa 3 silahşörlerin 5.'si ( :) ) olabilecek cesarettetir ve yetenekte belki de. Ne var ki bu çağda 3 silahşörlere bile yer ve gerek yoktur .


Sonuçta Dostoyevski'nin dediği gibi ''Don Kişot tüm zamanların en hüzünlü romanıdır''.....


Tüm bu vasıfları romanın kahramanını , 100 sene önce yaşasa kralların sofrasının onur konuğu olabilecekken halkın soytarısı durumuna düşen bu yitik savaşçıyı, çağlardır bir simge haline sokar. Üretim araçlarının gerektirdiği vasıfsız insan olmayı kabullenemeyen ya da günlük hayatın sıradanlığına katlanamayan insanların kahramanıdır o .

''Ve sen ,ben ,değirmenlere karşı , bile bile birer yitik savaşçı ''. Ortaçgil.